HOŞGELDİNİZ

HOŞGELDİNİZ

6 Şubat 2011 Pazar

41'in güzelliği....

Rakam biraz göz korkutucu ama ben bunu aşalı bir kaç sene kadar oldu. 40 yaşını değil, 40 yaş sendromunu :)
Bundan bir kaç sene önce, uzun bir süre 40’a doğru gelmenin bunalımına girdim. Bir 6-7 ay kadar da orada kaldım, çıkmakta zorlandım.
Nerede oldu, ne zaman oldu, hangi şartlar değişti, kim ne dedi de oldu bilmiyorum ama sonra birden bire yaşımın beni ne kadar mutlu ettiğini gördüm.
Aslında yaşımdan çok bahsettiğim için etrafımdakiler, bu konuda ne kadar saplantılı ve kafaya yaşlanma meselesini takmış biri olduğumu düşünüyor, biliyorum.
Ama ben gerçekten bu yaşımdan memnunum. Bahsetmem bile memnuniyetimden...
Mesela bakın bu yaşlarda ne pembe giymeniz ne siyah giymeniz sizi de etrafınızdakileri de rahatsız etmiyor, ne isterseniz giyersiniz çünkü ne pembe giydiğinizde etrafınızdakilerin bakışlarından çekineceğiniz 70’indesinizdir ne de siyah giydirilmeyen 7’sinde...
Ya da ne saçınızı kızıla boyatmak ne sarıya boyatmak, hatta beyazlarınız sizi rahatsız etmiyorsa, boyatmak veya boyatmamak tamamen sizin iradenizdedir. 17’sindekilere saçlarını boyattığı için kızdığımız gibi, 70’indeki bakımsızlığı veya saçını rengarenk boyatmayı da hoş karşılamıyoruz halbuki...
Size 7’sindeki de soru soruyor, 70’indeki de fikir danışıyor her birine söyleyecek sözünüz vardır. Çünkü geçmişe dair edindikleriniz, geleceğe dair fikir sahibi olmanıza neden oluyor.
Genetik bir sorununuz yoksa, henüz doktor, doktor gezmek de gerekmiyor. Sizi eğlenmekten alıkoyan rahatsızlıklarınız yok yani... Ömrün çok kısa olduğunu keşfetmiş eğlenmenin tadını çıkarırken, daha önünüzde “bir bu kadar daha var” diyecek kadar da hayatı ciddiye alarak çalışabilecek gücünüz var.
İster aşık olun, ister olmayın, ne 70’indeki kadar -toplumu bırakın- sizi rahatsız edici olacaktır bu ne de 7’sindeki kadar gülünç...
İster içki için ister içmeyin, ne ilaçlarınız yüzünden ne de yetişkin olmadığınız için içki yasağınız vardır. Sadece sizin iradenizdir size söz geçirebilen...
Dudaklarınızdan; “Tûtî-i mu'cize-gûyem ne desem lâf değil”i de mırıldanabilirsiniz, “Every day for us something new, open mind for a different view and nothing else matters”’ı da... Ne sadece Dede Efendi ne de sadece Metallica’sınızdır çünkü...
Biraz çocuk biraz yetişkin... Hem yaşlılarla hem çocuklarla aynı dili konuşabilen, hala umutları olan Cahit Sıtkı’nın ne demek istediğini anlayabilecek kadar tecrübeli bir İNSAN...
Tam ortasındasınızdır zamanın...

15 Ocak 2011 Cumartesi

Merhaba Dostlar

Diyorum ki,
Ne yapacağımı nasıl yaşayacağımı biliyorum kiminle arkadaş olacağımı, kiminle olmayacağımı, hangi giysiyi giyip giymeyeceğimi daha alırken biliyorum.
Hayallerimi, yazmayan kalemimi, sevdiğim şarap türünü, dinlerken içimden bir şeylerin yükseldiği tüylerimi diken diken eden şarkıları biliyorum, seyretmekten asla bıkmayacağım manzarayı biliyorum, her gün defalarca seyretmek istediğim filmleri biliyorum, hayallerimdeki  arabanın ergonomisinden, evimin perdesine kadar her detayın nasıl olmasını istediğimi biliyorum, ihtiyacım olan ayakkabının rengini, çorabın uzunluğunu biliyorum, şimdiye kadar neleri yanlış yaptığımı, neleri defalarca yapsam da bıkmayacağımı, kimleri defalarca dinlesem bıkmayacağımı, kimleri daha ilk kelimede dinlemediğimi, nelere  asla pişman olmayacağımı biliyorum.
Nereleri gezeceğimi, kimlerle içeceğimi, kimlerle siyaset konuşacağımı, kimlerle din hakkında konuşmayacağımı biliyorum, ne giyersem zayıf görüneceğimi, ne giymezsem çekici görünmeyeceğimi biliyorum, saçımın ne renk olmasını istediğimi biliyorum.
Kime aşık olacağımı, kime olmayacağımı, kiminle yıllarca yaşayabileceğimi biliyorum.
Ailemi biliyorum, benden kimin ne zaman ne için ne istediğini biliyorum, onları sevindirmeyi biliyorum, kızdırmayı biliyorum.
Neler yaratabileceğimi biliyorum, neleri kendi ellerimle mahvedebileceğimi biliyorum,
Kendimi biliyorum, istesem de istemesem de kendime itiraf etmeyi biliyorum, zayıflıklarımı, güçlü taraflarımı en ince detayına kadar biliyorum.
Yeni tanıştığım bir insanın daha gördüğüm ilk saniyelerde yaşamımdaki yerini, değerini, değersizliğini biliyorum, beni incitecek lafları biliyorum, yüzümü güldürecek dostları biliyorum, esprileri biliyorum.
Tüm bunları öğrenirken yorulduğumu biliyorum.
Yaşamımın bu dönüm noktasında bunca bildiklerim içinde tek bilmediğim tüm bu bilgileri kullanmak isteyip istemediğim...
Sanırım hayatımın bundan sonraki aşamasında bildiklerimi nerede kullanacağımı öğreneceğim.
Hiç fena değil J
Ne dersiniz bundan sonrasını beraber öğrenelim mi?